Cumhuriyet’ten Önce
“Günümüzün Türkiye Türkçesi” veya “Bugünkü Türkiye Türkçesi” 20. yüzyıl başlarından (özellikle, Genç Kalemler dergisinin Yeni Lisan hareketinden) itibaren sadeleşip gelişen ve Türkiye Cumhuriyeti'nin “resmî dili” olan Türk yazı dilidir. Batı Türkçesi'nin bugün de devam eden üçüncü devresidir.
1. Eski Anadolu Türkçesi ( 11-15 yy)
2. Osmanlı Devri Türkçesi (15-20 yy)
3. Günümüzün Türkiye Türkçesi (20. yy vd.)
Bugünkü Türkiye Türkçesi'nin Osmanlı Devri Türkçesi'nden ayrılan başlıca özelliği, Arapça-Farsça ve Batı kökenli (Fransızca-İngilizce) kelime ve diğer dil unsurları bakımından gösterdiği farklı durumdur. Osmanlı Devri Türkçesi ile Bugünkü Türkiye Türkçesi arasında dilbilgisi (gramer) farklılığı yoktur. Farklılık, yabancı unsurlar veya dilin dış yapısı açısındandır. Bugünkü Türkiye Türkçesi, Osmanlıca devresinden farklı olarak, Arapça ve Farsça kelimelerden büyük oranda, dil bilgisi şekillerinden (çeşitli ekler ve tamlamalardan) ise tamamen arınmış; fakat Fransızca ve İngilizce başta olmak üzere Batı dillerinden kelime ve dil bilgisi şekilleri almış bir dildir. Bu sebeple, Bugünkü Türkiye Türkçesi, Arapça ve Farsça unsurlardan temizlenirken Batı dillerinin taarruzuna uğramıştır, demek yanlış olmaz.
İçinde Eski Anadolu Türkçesi'nden daha çok yabancı kelime bulunan Bugünkü Türkiye Türkçesi'nin bir özelliği de Batı dillerinden bilhassa Fransızca ve son yıllarda da İngilizce'den kelimeler ve ifade şekilleri almış olması ve almaya da devam etmesidir. Batı dillerinden şuursuz ve sınırsız bir şekilde alınıp kullanılan kelime ve ifade şekilleri, dilimizin yapı ve işleyişini bozup yozlaştıran ve yabancılaşmaya yol açan tehdit ve tehlike halini almıştır. Günümüz Türkiye Türkçesinin önemli bir sıkıntısı, Batı dillerinin taarruzdur.
Ömer Seyfettin, Ali Cânip, Ziya Gökalp, Âkil Koyuncu'nun öncülüğündeki Genç Kalemler ve Yeni Lisan hareketi, “Millî bir edebiyat millî bir dille yaratılabilir." görüşünü ortaya atıp, Türkçe'nin sadeleşmesi için başlıca şu ilkeleri kabul ve ilân etmişlerdir:
1- Arapça ve Farsça gramer kuralları kullanılmamalı, bu kurallarla yapılan terkipler (tamlamalar) kaldırılmalıdır.
2- Ama, fakat, lâkin gibi yerleşmiş edatların dışında yabancı edatlar kullanılmamalıdır.
3-Dilimize yerleşmiş Arapça ve Farsça kelimeler Türkçe'de söylendikleri gibi yazılmalıdır.
4- Kalıplaşmış ifadeler dışında sadece Türkçe çokluk eki (-lar,-ler) kullanılmalıdır.
5- Başka Türk Lehçelerinden kelimeler alınmamalıdır.
6- İstanbul konuşması esas alınarak yeni bir yazı dili meydana getirilmeli; konuşma dili yazı dili ayrılığı kaldırılmalıdır.
7- Dil ve edebiyat doğu-batı taklitçiliğinden kurtarılmalı; millî bir edebiyat meydana getirilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder